Gözümde öyle bir İstanbul imgesi var ki... Hep vardı da hani şu günlerde iyice bir kemikleşti gibi.
İstanbul olgusu hayatıma ilk kez ben epeyce küçükken izlediğim bir Yeşilçam filmiyle girmişti. Filmin adı neydi başrolde kimler oynardı bi fikrim yok,kusuruma bakmayın. Ama bildiğim ve beynime kazınan hatırladığım sahnesi o zamanki çocuk aklımda derin yaralar açan gayet çocuksu bir sahneydi. Film İstanbul'da geçiyordu ve filmde bir çocuk annesini kaybedip sokaklara düşüyordu. Bu böyle salya sümük ağlayarak sokakları gezerken bir baloncu görüyor. Baloncu çocuğa acıyıp bi tane balon veriyordu bizimkine. Tabi çocuk salyasını kesip sümüğünü silip yola mutlu mutlu devam etmeye başlıyordu hemen. Ancak tam bu mutluyken adamın biri çocuğun balonunu çekip alıyordu. Artık filmde o zamana kadar çocuk neler çekmişti bilmiyorum ama bu olay karşısında ben de salya sümük olup "ama haksızlıııık" diye hönkürmekten kendimi alamamıştım.Bunlar çok net hatırladığım şeyler ve bende tamamıyla kötü bir İstanbul imajı oluşturdu bu film tabii ki.

Aradan geçen yıllar boyu pek çok İstanbul'da geçen, İstanbul'u anlatan film izledim. Birçok arkadaşımdan İstanbul'la ilgili övgü dolu laflar işittim. Birçok roman okudum yine İstanbul'u anlatan. Ama o ilk izlenimi değiştirebilen hiçbir şey olmadı, olamadı. Tüm bu filmler, kitaplar, şiirler bendeki o "piç istanbul" bakışını pekiştirmekten başka bir işe yaramadı.
Geçenlerde Haymatlos'umu yolladım İstanbul'a. Temelli değil çok şükür ki, sadece bir aylığına gitmişti ki çoğu geçti sanırım. O da yine çok mutlu orada, aradığımda sesi çok keyifliydi. Ben onun adına sevindim tabii ki ama yine kendi adıma üzüldüm. Çünkü hissediyorum ki onu burada tutan tek şey okulu. O da bitince kuş yuvadan uçacak ve ben İstanbul'a ilk kez yenilicem belki.
İkinci bir vak'a daha oldu ki ben bu yazıyı yazmaya karar verdim, o da bir diğer can dostumun yine bu "piç istanbul" yaptığı yolculuk oldu. Haymatlos'un dediğine göre Mariza da yine çok sevmiş bu İstanbul'u ve bu da benim İstanbul'a ikinci yenilmem olacaktı. Çünkü onun da kanatlarını takıp o tarafa doğru uçabileceğini hayal edebiliyorum.
Bu sebeplerden ötürü seni sevemedim İstanbul, senle ilgili şarkıları da sevemedim, şiirleri de. Bana gelip gelip seni öven insanlara da ısrarla "gezilecek yer ama yaşanmaz be gülüm" cevabını vermekten de yılmayacağım. Hıh.