Çoğunlukla da içine kapanıkmış bu kızımız, biraz da hayalperest. Hayaller kurar onlarla mutlu olup yeniden bu monotonluğu göğüsleme gücü elde edermiş kendisinde. Her akşam uyku öncesi en az 2 doz olmak üzere hayal alırmış. Bu hayalleri almadığı vakit genç kızın hayat karşısında ayakta bile duramadığı görülür, yüzünün Ekim aylarında sararan bir çınar ağacı yaprağı gibi sararıp solduğu görülürmüş. Böyle zamanlarda genç kız hep üzgün bir halde olurmuş. O kadar ki, hayallerinde bile üzüntülü olurmuş.Bu ismi bilinmeyen amansız hastalık pek de bulaşıcıymış. Böyle zamanlarda Genç Kız'ın yanına yaklaşanların da bu hastalığın yan etkilerine maruz kaldıkları görülürmüş. Bu hastalığın en büyük yan etkileri pembe hayallerin yok olmasının dışında, alınganlık, sulu gözlülük ve somurtkanlıkmış. Bu amansız hastalığın ne yazık ki kökten çözümü yokmuş. Yaşadığı büyük şehirde tıp bilimi çok ilerlemiş olmasına rağmen henüz genç kızın bu hastalığını çözmeyi başaramamış. Genç kız kapı kapı gezmiş bir çare bulmak için lakin bütün bilgin kişilerin söylediği şey hep aynıymış; bol miktarda müzik. Ne kadar çok notayı hapsedersen zihnine o kadar çabuk güçlenirsin, o kadar çabuk kavuşursun elmacık kemiklerin üzerinde yaşayan minik pembe dostlarına demiş bilginler. Tabi teknoloji çok gelişmiş olduğu için artık o pembe dostlar yerine "allık" denen bir şey kullanılabiliyormuş ama yine de her şeyin doğalı güzelmiş. Doktorlar hiç onaylamıyormuş zaten o allık denen mereti. Küçük pembe dostlarımızı korkutup kaçırıyormuş çünkü. Hem de sonsuza dek.
Yine günlerden böyle bir günmüş. Genç kız yine hayallerinde bile üzgün olduğunu fark etmiş ve bol bol müzik almak için çırpınmaya başlamış. Bu sırada bir şarkı fark etmiş. Öyle pek ortalarda değilmiş bu şarkı, diğerlerine göre biraz utangaçça kenarda köşede saklanıyormuş ama metrelerde öteden güzelliği fark edilebiliyormuş. Genç kızın ilgisini çekmiş bu güzel ama çekingen şarkı ama ona nasıl yaklaşması gerektiğini bilememiş ilk başta. O yüzden bir süre uzak kalmış. Lakin içindeki tutku bu uzak kalışların süresinin uzamasına asla izin vermemiş ve bir kaç zaman sonra genç kız, güzel şarkının kapısını aşındırmaya başlamış. Meğer bu şarkı da genç kızı gözlemliyormuş kaç zamandır. Onun o hasta,sararmış yüzündeki hüzne vurulmuş güzel şarkı.
Tanışmalarından hemen sonra kaynaşıvermişler genç kızla güzel şarkı. Kız şarkının yanından ayrılamaz olmuş. Onun her bir notasını öğrenmek ve her bir tınısına dokunmak istiyormuş. Şarkı da kızın hüznünü silmek, yüzüne gülücükler yerleştirmek istiyormuş. Aralarındaki bu güzel dostluk etraftakilerin de dikkatini çekmiş ama herkes pek yakıştırmış ikisini birbirine.Gel zaman git zaman, bizim genç kız ve güzel şarkı birbirine iyice bağlanmış ve birbirlerini asla bırakmamak için söz vermişler. Hatta genç kız öyle korkuyormuş ki onu kaybetmekten kimseciklere bahsetmiyormuş bu güzel şarkıdan, ya onu elinden alırlarsa korkusuyla. Güzel şarkı ise o kadar kararlıymış ki ona bağlı kalmaya, güftesine bile işlemiş bunu.
En nihayetinde,adet yerini bulmuş, gökten üç elma düşmüş, biri tüm güzel müzik yapan sanatçılara, diğeri bu müziklere erişebilmemizi sağlayan internet'e diğeri de bu yazı yazarının hayal gücündeki minik insancıklara.

güzel şarkı: http://fizy.com/#s/3idqei
YanıtlaSilmevzu bahis olan "güzel şarkı" bu olmasa da, bu da bir başka masalın baş kahramanı olabilecek kadar güzel.
YanıtlaSil