Resim

Resim

26 Kasım 2010 Cuma

Yollara Düştüm.(2)

Kassel'e olan yolculuğumda da herhangi bir sıkıntı yaşamadım çünkü tüm yolu uyuklayarak geçirdim.Tren biletini internetten alınca A4 kağıdına bir çıktı almanız gerekiyordu.Tren biletimi kontrol ederken ben sadece çıktıya bakacaklarını sanmıştım ama teknolojinin gözü kör olsun.Kontrolcü amca eline bir makinayla geldi ve biletin üzerinde bulunan garip şekilli yeri o makinaya okuttu,sonra kredi kartımı istedi onu da makinadan geçirdi ancak ondan sonra inandı biletin benim olduğuna.Şaşırdım epey ama sonra hemen yeniden uyumuşum.Trenden inince Kassel'deki arkadaşım karşıladı beni.Tanıdığın bir insanı görmek...Ne kadar da mutlu olmuştum.Kardeşimi görmüş gibi...Hemen sohbete başladık ve saatlerce susmadık.O akşam yemeğinde meksika yemeği yemeye karar verdik.Gittik,oturduk,siparişimizi verdik.Güzel bi fajita yedik.Tabi tavuklu.Sonra ev yapımı Meksika birasıyla tamamladım yemeğimi.Tabi eve gider gitmez yeniden uykuya daldım.Ertesi gün Kassel'i gezdik.Çok büyük olmasa da küçük de sayılmayacak bir şehirdi Kassel.Pek tarihi güzellik göremeyeceğiniz bir şehir.Sıradan desek yalan olmaz.Ama yaşanılası bir şehir olduğu kesin.Alışveriş merkezleri şehrin merkezinde.İstediğin her şeyi hemen temin edebilirsin.Sonra yine şehrin göbeğinde kocaman bir park var.Ucunu göremedim hepsini gezmeye cesaret etmedik.Yemyeşil bir parktı,tam bisiklet sürülesi.Ağaçların arasından geçen toprak yollar vb...O günü de bu şekilde geçirdikten sonra arkadaşımın derse gitmesi gerekti ve ben şehri biraz da tek başıma gezdim.Türk marketleri ve restorantları,yürürken yanımdan Türkçe konuşarak geçen insanlar...Şaşırdım evet.Sonra giderken bir Türk fırını görmem ve içine dalmam bir oldu.Aman Allahım! Aylardır yemediğim türlü türlü börekler,gözlemeler...Hemen börek aldım ve koşa koşa eve gittim.Çayımı koyup böreğimi yedim.Ohh..!İşte mutluluk!Ardından arkadaşım da eve geldi ve söylemesi ayıptır ama içimde büyük bir özlem olan sucuklu yumurtamızı da gönderdik midemize.Evet yaşasın yemek yemek! Gurbetlik zor şey arkadaş.İtalya'da yok öyle Türk marketleri,fırınları.Ertesi gün Göttingen'e gittik.Epeyce küçük bir yerdi (Teramo'dan küçük olamaz!).Hani derler ya "küçük ama şirin" işte öyle.Gezilecek çok yer olmayınca gördüğümüz şirin bir kafeye oturup sohbet ettik.Hayret ettik halimize.Bir yıl önce düşünür müydük hiç Almanya'da buluşup bir kafede oturup sohbet edeceğimizi.Ah bu arada şu küçük olayı da anlatmadan geçemeyeceğim.Kafeye oturduğumuzda çay içmeye karar verdik.Kasada çay istediğimizi söyleyince adam hangi çaydan istediğimizi sordu.Orda bir afalladık.5-6 çeşit çay ismi vardı ve hiç birinin ne anlama geldiğini bilmiyorduk.Sonra rastgele birşeyler seçmeye karar verdik.Çayı yan taraftaki farklı bir bölmeden alıyorduk.Oraya geçtiğimizde çayı verecek kişinin Türk olduğunu gördük.Tabi o da bizim Türk olduğumuzu gördü.Kısa bir muhabbetin sonunda birimizin normal siyah çayı seçebilmeyi başardığını ama diğerimizin garip bir başka çay seçmiş olduğunu öğrendik ve sonuç olarak Türk ablamızın yardımıyla siyah çayımızı alıp yerimize geçtik.O gece bir Erasmus partisi vardı şansıma.Parti de kostümlü partiydi o da şansıma.İlginç kostümler giymiş,farklı milliyetten insanlarla tanıştım.Sohbet ettim.Güzel ve eğlenceli bir geceydi.En komik anı da en güzel kostümlü kişinin seçilmesi anıydı sanırım.Bir Brezilyalı arkadaş Obama kılığına girmişti,çok da benzemişti.Birinci o seçildi ve kutlaması için eline şampanya verildi.Tabi zaten alkollü olan bu genç şampanyayı sahneden aşağıda duran insanlara fışkırtınca epey eğlenceli anlar yaşandı.Ertesi sabah erkenden trenim olduğu için geceyi fazla uzatmadan yatağa attık kendimizi.Sabahki trenimiz Regensburg'aydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder