Yeni doğmuş bebeklerin yaşlılardan daha çok uyuması gibi bir şeydi işte hiç bir şey yapmayıp her gün erkenden uykunun gelmesi. Balkona asılmış,rüzgarla titreşen çamaşırlar gibiydi ruhu da. Bir o yana bir bu yana gidip geliyordu;rüzgarına göre. En büyük korkusu ya bir gün hiç rüzgar esmezse. Ya bir gün hava durulmaya karar verir de bir daha rüzgar esmezse? Kapattı gözlerini.
İçine çekti havadaki bahar çiçeklerinin kokusunu. Bu koku onda sigara içme isteği uyandırdı. Güzel olanı kirletmeliydi insan. Doğası bu. Elinde değil.
Hava ışıl ışıldı ama serindi,bahar naza çekiyordu kendini bu yıl. Dokunmaya çekinen taze sevgili gibiydi. Oysa o tutkuyla bağlıydı ,saplantılıydı sonbahara. Sevmiyordu güneşin arsız sevgisini,yüzsüzce herkesi elde etmeye çalışmasını,tüm gölgeleri zaptetmeye uğraşmasını. Sonra renkler bu kadar canlı olmamalıydı. Bir gün solup gitmeyeceklermişçesine,böylesine hayat dolu olmamalı. Gerçekleri inkar etmemeliler işte. Güneş gözlüklerini de sevmezdi ama ,insanı karamsarlığa sürüklediklerini düşünürdü. Hayat olduğu gibi olmalı işte. Öylece.
Perdeyi çekti.
Olan biten belki o anki, umutsuzluk ve karamsarlığımızdır...
YanıtlaSiletkileyici bir yazı teşekkürler paylaşımın için arkadaşım...
http://fizy.com/#s/1ahs2m
YanıtlaSilteşekkürler yorum ve güzel şarkı için
YanıtlaSil