Resim

Resim

29 Kasım 2011 Salı

Zebani'yle Sohbet.

-İşte yine yaptın seni salak! Her seferinde aynısını yapışın beni öylesine keyiflendiriyor ki sana anlatamam. İşte diyorum, geliyorgeliyor. Bekliyorum sonra. Zaten seni böylesi sevişimin sebeplerinden biridir bekletmeyi hiç sevmeyişin. Sanki benim beklediğimi bilirmiş gibi hızlı hızlı koşuyorsun salaklıklar çöplüğüne. Uçuyorsun. Ah seni sevimli salak!

-Bittiyse gidiyorum?!

-Nereye? Daha yeni geldin. Bir süre kalsaydın, misafirim olsaydın? Yoksa yeni bir salaklık macerasına mı koşacaksın? Ondan mı bu acele? Eğer ondansa da söyliyim, herkesin ayda 1 salaklık hakkı var. Ben seni çok sevdiğimden bazen 2 salaklık yapmana da izin verdim. Yani sümen altı ettim bazı yaptıklarını, anlarsın ya... Ama şu sıralar teftiş var burda, bi salaklık daha yaparsan o salaklığını buraya kabul edemeyebiliriz ve bu durumda...

-Bu durumda ne?

-Bu durumda yapacağın -ah kahkahalarım için özür dilerim- o koccaaa -gerçekten kahkahalarımı tutamıyorum- salaklığa sarılıp uyumak zorunda kalabilirsin bir dahaki ay gelinceye kadar.

-Boşversene en azından yatağımın soğukluğunu, düşlerimin renksizliğini alır götürür. Salakça bir sıcaklık duygusu veya pembe düşler getirecek olsa da ben bunların gerçekliğine inanmadıkça -zaten bu neviden şeyler olduğunda pek inanmam-... Neyse kısacası sana ihtiyacım yok ve üstesinden gelebilirim evet. Daha önce de demiştin, "üstesinden gelirsin". Gelirim. Meraklanma(zsın).

-Biliyorum, gelirsin gene-bunu her ay, bazen hafta yapıyorsun-. Ben de beklerim demeyeceğim, beklemem. Hadi, yolun açık olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder