Bir gün uyanırsın.Sıradandır aslında.Öyle her zamanki alelade günlerdendir işte.Kalkar elini yüzünü yıkar kahvaltıya oturursun.O sırada anlarsın işte o midendeki garip histen bir şeylerin yolunda gitmediğini.Bir şeylerin değiştiğini.Sonra hatırlamak istersin,hatırlamaya çalışırsın.Aklındaki o koca boşlukta cevap bekleyen bi soru vardır."Değişen ne?"
Aylardan Eylül'dür.Bilmediğin,tanımadığın bir yerdesindir.Lanet okursun içinden,geri dönmek istersin ama hayat seni oraya sürüklemiş ve geri dönmeye hiç mi hiç niyeti yok.Anlarsın.Yola devam etmeye çalışırsın.Alışmayı dener,insanlarla sohbet edersin,kaynaşmak adına.Sonra arkadaş olursunuz ve belki de alışabilirim buraya dersin.Aradan geçen yıllardan sonra onlar senin "lise dostların" olmuştur.Acaba olmuş mudur?Hah.Şapşal.Sen kendini kandırırsın işte ancak.Dost?Bu kelimenin anlamı?Bilen,duyan var mı şu günlerde acaba?Sen de kalkmışsın bunlar benim lise dostlarım diyorsun.Ne yaptın ki dostun olsunlar?Veya ne yaptılar ki dost diye nitelensinler?Dost sıfatı acaba durduk yerde seni görmemek istemeye başlayanlara verilebilecek bir sıfat mıdır ki?Hayır,değildir.Sabredersin.Yüzsüzlük bile yaparsın.Hatalarını anlayacaklar dersin,affetmeye çalışırsın.Hayır.Hatalarını anlamazlar.Devam ederler aynı biçimde.Sen de geçen yıllardan elinde kalanlara bakarsın.Sahi lise yıllarından elinde ne kalmıştı?Bir adam,birkaç gerçek dost ve geri kalan.
Aylardan Eylül'dür.Bir bilinmeze yol açma arifesidir.Yeni bir okyanusa balıklama dalmak günü yaklaşmaktadır.Elindekilere baktığında gördüğün tablo seni güldürür.Aynı zamanda kalbini parçalar.Ben nerde yanlış yaptım dersin?Bulamazsın.Çok mu safım dersin ama masumiyetin iyi bir şey olduğunu düşünenlerdensindir hala.Peki o halde ne?Mideni huzursuzlandıran,boğazına koca bir yumru oturtan şey;ne?Bir bilene danıştım."Yalnızlık" dedi."Elimde kalan ne diye düşündüğünde gördüğün o koca boşluk...Bir adam diyosun.Adamlara güven olmaz.Belki onları alıp hayat arkadaşı yapıyoruz kendimize ama bir çoğunu da güvenilmez olarak niteliyoruz bu hayat arkadaşımızı bulana kadarki yolculuğumuzda.Bir kaç dost diyorsun ya işte onlara daha çok güven."dedi.Önemli olan ruh yalnızlığı.Kendini yalnız hissetme hastalığı."Unutma!" dedi bilge kişi, "yalnızlık ömür boyu".
İşte o Eylül ayında değişen buydu.Hayatta çok güvendiğim o adama artık güvenmediğimi fark etmem.Bunu algılamam çok uzun sürdü.Kabullenmek istemedim uzun bir süre.Bile bile kör maymunu oynadım belki ama gerçekler bir gün insanın yüzüne çarpıyor o klişe -tokat- biçiminde.Hayatta bir tek kendine güven demişti babam.Ne kadar da haklıymış meğer.
Resim
29 Ağustos 2010 Pazar
24 Ağustos 2010 Salı
-- -
Yaklaşan fırtınanın uğultusunu duyuyordu kulaklarında.Hissediyordu gelenin gerçekten güçlü bir şey olduğunu ama belki de hayal bile edemiyordu onun gücünü.O yüzdendi bu durgunluk,hissizlik.Sanki olan ya da olacak bir şey yokmuş gibilik.Oysa biliyordu evet.Çok şey değişecekti bununla birlikte.Belki tepetaklak olacaktı tüm bildikleri,belki tüm yanlışları doğru çıkacaktı.Ya da bir de dönüp bakacaktı ki aslında yapayalnızdı.Ya da baktığında gördüğü sevgi dolu bir aile,kardeşten öte arkadaşlar olacaktı.10 aydı ya söz konusu.300 koca gün.Hayal kurmak,nasıl bir şey olacağını tasavvur etmeye çalışmak her şeyi daha da zorlaştırmayacak mıydı?Kurduğu hayaller gerçeklerle uyuşmayınca ne olacaktı?Ömür boyu bundan korkmuştu ama her durumda da hayal kurmaktan kurtaramamıştı paçayı.Korkuyor muydu?Bilmiyordu.Ne hissediyor ne düşünüyor bilmiyordu.Bir şey düşünüyor muydu ki...Düşünecek bişey var mıydı?Sadece yıllar yılı kurduğu hayat,alıştığı çevre geride kalacaktı.Hiç bilmediği tanımadığı bir ülkeye gidecekti...Hepi topu buydu olan.Bazen düşünüyordu evet.Ne yapacaktı orda?Gerekli miydi bu?Ama gerekliydi bundan emindi.Yine de ne yapmaya gidiyordu?Ne yapmalıydı?Ya bunun sonu?İyi mi olacaktı??
19 Ağustos 2010 Perşembe
İranlı Kadın
Çok izlemek isteyip de bir türlü izleyemediğim filmlerden biriydi Persepolis.Birçok kez hakkında övgülerle bahsedildiğini duymuştum.Merakla izledim filmi ve gerçekten bütün bu övgüleri fazlasıyla hakettiğini anladım.Film İran devriminin bir özeti.Bu devrimin özellikle bir kadının hayatını nasıl etkilediğinin kısa hikayesi...Önceleri normal bir yaşantısı olan ailenin kadınları devrimden sonra tüm İranlı kadınlar gibi çarşafa bürünmek zorunda kalırlar.Bunu en ağır şekilde hisseden ise o dönemlerde henüz genç bir kız olan Marjel olmuştur.Devrimin üzerine bir de Saddam'ın İran'a saldırmasıyla İranda kaotik bir ortam hüküm sürmeye başlamıştır.Bu sebeple ailesi onu bu kötü ortamdan korumak istemiş ve Fransa'ya göndermiştir.Fransa'da kendini sürekli "yabancı" hisseden Marjel oraya ait olmadığı saplantısına kapılır ve İran'a geri döner.Özellikle bu dönüşten sonra İran'daki yeni otoritenin kadınlar üzerindeki baskıcı tutumu iyice hissedilir.Filmi izlerken bir kadın olarak ne kadar şanslı olduğumu,özgürlüğün her bir damlasının ne kadar da değerli olduğunu hissettm ve düşündüm.En ufağından sevgilisiyle elele dolaşmak kadının kırbaç cezasına çarptırılmasına sebep olan bir durumdu.Önüne gelen her erkek gördüğü kadının makyajına,türbanının düzgün olup olmadığına,çarşafının uzunluğuna veya pantolonunun darlığına karışma hakkına sahipti filmde.Bu o kadar onur kırıcı geldi ki bana filmi izlerken afakanlar bastı.Bir ulusun nerden nereye geldiğini çok çarpıcı biçimde gözler önüne seren bu film mutlaka izlenmeli.17 Ağustos 2010 Salı
bugün git yarın gel
İnsanlar toplu yaşayalım derken hayatı kendilerine zehir ediyorlar her nedense.Karşılıklı anlayış "sıfır" günümüzde.En ufağından bi bankada bankacı kadın yukarıdaki bankolarda yazan numaraları yanlışlıkla 11 yapmak yerine birden bire 12 ye ilerletmiş ve iki kişi gelmiş yanına sonra bankacı kadın 12 numaranın biraz beklemesini söyleyince 12 numara birden agresifleşir ve "bi numara basmayı öğrenememişsin gelmişsn bankacı olmuşsun hayret birşey" şeklinde karşı tarafın da kendisinin de sinirini yok yere bozar.Bir başkası bankanın kapanış saatinin 17:30 yazıyor olmasına karşın saat 17'de bankada olan "ben"e "sistemim kapandı yarın gelseniz" demek suretiyle ta evden kalkıp oraya gelmiş olan "ben" i evime geri gönderir.Sebep?İşten 15 dk daha erken çıkıp evine 15 dk daha erken varmak.Bu devlet daireleriydi,bankalardı aman aman uzak durun.Hepsi birbirinden beter yav sinir bozmaya bire bir.
Etiketler:
Hayat Üzerine
14 Ağustos 2010 Cumartesi
"...'Bu da güzel,çok güzel,' dedi.'Dinleyin şu cümleyi : Gerçekte çekilen acılardan gurur duymak gerekir,her acı bize yüksek bir aşamada bulunduğumuzu anımsatır.Ne ilginç değil mi! Nietzche'den seksen yıl önce söylenmiş! Ama benim size göstereceğim cümle bu değil bekleyin bir dakika - işte buldum.Okuyorum : 'İnsanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez.' Ne anlamlı bir söz,değil mi? Yüzmek istememeleri doğal, çünkü karada yaşamak için yaratılmışlar, suda değil.Ve düşünmek istememeleri de doğal,çünkü yaşamak için yaratılmışlar,düşünmek için değil! Evet,kim düşünürse,kim düşünmeyi kendisi için temel uğraş yaparsa,bunda ileri bir noktaya ulaşabilir; ne var ki, karayla suyu değiş tokuş etmiştir böyle biri ve bir gün gelir suda boğulur. ..."
Hermann Hesse/Bozkırkurdu
Hermann Hesse/Bozkırkurdu
12 Ağustos 2010 Perşembe
Müthiş gençlik dizimiz "Kavak Yelleri"
Malumunuz epeyi bir zamandır süregelen nadide bir dizimiz var "Kavak Yelleri" adında.Başlarda şirin,sevimli bir gençlik dizisi halinde başlayan dizimiz şimdi garip bir pembe dizi halini almış olmalı.Bunu nerden mi çıkarıyorum?1 sezondur öldüğü sanılan Efeci
ğimizin birden bire aslında ölmemiş olduğunun anlaşılması,sonra zaten beni benden alan ve en başta bu diziden bıkmamı sağlayan olay var Denizimizin sırasıyla Aslı,Mine sonra tekrar Aslı ve tekrar Mineyle birlkte olması filan.Hayır bu gençlüğün halinin gerçekten bu olduğu mu sanılıyor acaba?Böle kız erkek arkadaş grubu oluverince ille hemencik o onla bu bunla sonra da tekrar eşleri değişmece filan yapıldığı mı sanılıyor?Arkadaşlık duygusuna hiiiç saygı kalmadı arkadaş.Akşam akşam söyletiyorlar beni yaav.
ğimizin birden bire aslında ölmemiş olduğunun anlaşılması,sonra zaten beni benden alan ve en başta bu diziden bıkmamı sağlayan olay var Denizimizin sırasıyla Aslı,Mine sonra tekrar Aslı ve tekrar Mineyle birlkte olması filan.Hayır bu gençlüğün halinin gerçekten bu olduğu mu sanılıyor acaba?Böle kız erkek arkadaş grubu oluverince ille hemencik o onla bu bunla sonra da tekrar eşleri değişmece filan yapıldığı mı sanılıyor?Arkadaşlık duygusuna hiiiç saygı kalmadı arkadaş.Akşam akşam söyletiyorlar beni yaav.
Etiketler:
Televizyon
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Ramazan-ı şeriflerimiz hayrolsun efendim
Geldi çattı yine hem korkular içinde "ay nasıl tutcaz bu yıl hem sıcak hem 16 saat aç kalcaz" şeklinde, hem de "11 ayın sultanı bereketiyle gelir inşallah" gibilerden bir umutla beklenen ramazan.Ramazan aylarında hep bir bekleyiş olur ve hani insanlarda ortak bir şeyi paylaşmanın sevinci ve yakınlığı duyulur ya işte en çok bunu severim ben.Hepimiz açız hepimiz susuzuz bakışları olur gibi gelir bana insanların
gözlerinde.Hepimiz aynı dertten muzdaripiz dercesine...Bir de en sevdiğim sıralamasında 2 numara olan "sahur".Zaten normalde de sevdiğim gece yemeleri birden illegalliğini kaybediverir ve bi bakarsın ki nene-dede,torun-torba herkes gecenin bi yarısı ayaklanır ve yemek masaları hazırlar,oturur afiyetle yer.Bir diğeri de en sevdiğim sıralamasında 3.sıraya yerleşen o "anne ben sahura kadar uyumıcam" cümlesidir.Anneler birden uyku düzenini falan rafa kaldırır ve inanılmayacak bir şekilde bu cümleye "peki,sen bilirsin" şeklinde bir yanıt verir.Hatta 4 numaraya geldiğimizde de şunu görürüz ki anneler pekala gece 4 ten sabah 6 ya kadar uyanık olmamıza da izin vermektedir.Hadi şimdi neyse kazık kadar olduğumuz şu dönemde şu 3 ve 4. numaralar bir nebze önemini yitirmişse de ben küçükken bunları görür,hayretle karşılar ve bu yüzden çok severdim ramazanı.Özellikle ramazanda bu sebeplerle küçüklüğüme dönmek isterim hep,yine bu basit şeylere sevinip şaşırabileyim diye.
gözlerinde.Hepimiz aynı dertten muzdaripiz dercesine...Bir de en sevdiğim sıralamasında 2 numara olan "sahur".Zaten normalde de sevdiğim gece yemeleri birden illegalliğini kaybediverir ve bi bakarsın ki nene-dede,torun-torba herkes gecenin bi yarısı ayaklanır ve yemek masaları hazırlar,oturur afiyetle yer.Bir diğeri de en sevdiğim sıralamasında 3.sıraya yerleşen o "anne ben sahura kadar uyumıcam" cümlesidir.Anneler birden uyku düzenini falan rafa kaldırır ve inanılmayacak bir şekilde bu cümleye "peki,sen bilirsin" şeklinde bir yanıt verir.Hatta 4 numaraya geldiğimizde de şunu görürüz ki anneler pekala gece 4 ten sabah 6 ya kadar uyanık olmamıza da izin vermektedir.Hadi şimdi neyse kazık kadar olduğumuz şu dönemde şu 3 ve 4. numaralar bir nebze önemini yitirmişse de ben küçükken bunları görür,hayretle karşılar ve bu yüzden çok severdim ramazanı.Özellikle ramazanda bu sebeplerle küçüklüğüme dönmek isterim hep,yine bu basit şeylere sevinip şaşırabileyim diye.
Etiketler:
Hayat Üzerine
6 Ağustos 2010 Cuma
Sen bırak o gider.
Hayatı akışına bırakmak gerçekten mümkün mü?Bunu çok denedim ama mutlaka bir yerden patlak verdim.Oysa o kadar sık kullanılıyor ki bu laf.Özellikle verilen tavsiyelerde " akışına bırak be güzelim,her şey düzelicektir bak gör".Yahu nasıl bırakayım ki?Geçen benim hayatım.Bi şekilde küçük de olsa seçimler yapıyoruz gün içinde ve böyle olunca da akışa mutlaka müdahale etmiş oluyoruz.Böyle olunca acaba kontrol hastası mıyım gibi düşüncelerle doluyor aklım.Ne kadar da sitemli bir yazı oldu ya...Sevmedim.Akışına bırakayım madem...
3 Ağustos 2010 Salı
Kırıklar
Eveett bu haftaa yeni bir hayat deneyimiyle buradayım.Hani derler ya bir şeyi çok istersen olurmuş diye külliyen yalan efenim.Niye diyecekseniz hemen açıklamasını yapacağım.Şu 2010 senesi bana bayağı bi afakanlar bastırmışken sürekli "bi tatil gelsin bak o zaman rahatlayacağım" telkinlerinde bulunmuştum kendime ve heyecanla gelecek olan temmuz ve ağustos aylarını beklemiştim.Ama lakin ki öyle olmadı.Antalya'ya gelmeyi çok istediim çook ama öyle bi tarihte gelmişim ki burası cehennemden beter.Şimdi kaçarak buradan uzaklaşmak ve bir kaç yıl da buraya uğramamak istiyorum.Burdan çıkaracağımız ders:"Hayal kurmazsan hayal kırıklıkların da olmaz."
Etiketler:
Hayat Üzerine
Kaydol:
Yorumlar (Atom)