" Sabahattin Ali’ye benzetilen, kendi hayatından süzülenlerle yarattığı söylenen Raif Efendi, bu türden dikenli tavırlarla kuşatılmış, derin iz bırakan karakterlerden birisidir benim için. Bir bankada mütercim olarak çalışan, hayata büsbütün yabancılaşmış gibi görünen bu bezgin, içe kapalı adam aslında hiç de göründüğü gibi değildir. Zaten kitabın ilk bölümünde onu tarif etmeye çalışan anlatıcı da sırlarına pek vakıf olamaz. Ancak ikinci bölümde hatıralarını yazdığı defterde, vaktiyle Berlin’de yaşadığı dramatik bir aşk hikâyesini kendini acımasızca tahlil eden cümlelerle anlatmaya başlar. Ve biz bu sayede onun hayatının geri kalan kısmında bir ‘hayalet’ gibi yaşamasına neden olan kadını tanımaya ve onun sayesinde kendini bu dünyada fevkalade lüzumsuz hisseden adamı anlamaya başlarız.Yazının geri kalanı için http://www.izdiham.com/index.php/a-esra-yalazan-hayali-sevdalarin-cazibesi-ve-sabahattin-ali
Kürk Mantolu Madonna’yı okuyanların neden Maria Puder’den daha çok etkilendiğini bu yazı vesilesiyle kitabı tekrar karıştırırken fark ettim. O bir erkeğin küstah tahakkümünü, ‘ahmak gururunu’, kibirli bencilliğini ihtiyaç duyduğunda kadına has fettan tavırlarla taşıyabilen renkli, canlı bir karakter. Yazar, kadınların içinde gizlenen erkekle, erkeklerin içine sokulan kadını, durgun bir gölün sularına yansıyan gölgeli yüzler gibi resmediyor. Gücünü insanın çelişkili zaaflarından, korkularından alan bu iki karakter birbirini hem fena halde itiyor, hem de tuhaf bir şekilde çekiyor. Fazla açık ve sert konuştuğu için erkekler tarafından sevilmediğini düşünen hırçın bir kadınla, okuduğu romanların etkisiyle hayalindeki bütün kadınların vasıflarını tek bir kadında birleştiren, genç kızlara mahsus tavırlarıyla kendi yalnızlığının üstüne kapanan mahcup bir erkek. Onları buluşturan bu zıtlık ‘yalnızlıklarının’ sessizliğinde belirginleşiyor. "
Resim
30 Ocak 2011 Pazar
Kürk Mantolu Madonna Üzerine...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder